12 Ağustos 2017 Cumartesi

"COŞKUN ÖNDER’İN CEP ANSİKLOPEDİSİ", (O, benim çocukluk ve öğrencilik yıllarından beri arkadaşım. İlhami NALBANTOĞLU, AHLAT & AKSAV)

COŞKUN ÖNDER’İN CEP ANSİKLOPEDİSİ
O,  benim çocukluk ve öğrencilik yıllarından beri arkadaşım. Uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu ve İzmir’e yerleşti. Zaman zaman bir araya geliyor gençlik anılarımızı tazeliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde telefonla aradı, bir iş nedeniyle Ankara’ya geleceğini  yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Kadim dostuma yararlı olabileceğimi düşünerek mutlu oldum. Geldi, buluştuk, durumu kısaca özetledi. Küçük boyutlu bir “Cep Ansiklopedisi”nin son tashihlerinin yapılarak
basımının gerçekleştirilmesi gerekiyormuş. Aslında  bu projeyi kayın biraderi Nadir Güntanır başlatmış.
Nadir Güntanır, okuyan yazan, sosyal konulara kafa yoran, toplumun gelişmesi için çaba harcayan bir eğitimci. Bu cep ansiklopedisi onun eseri.  Uzun yıllar çalışıp çabalamış, büyük emekler sonucu topluma yararla bir hizmette bulunacağım diye çırpınmış.Ancak o genç denecek bir yaşta, en verimli  çağında, kalp krizi geçirip yaşama veda edince, emekleri boşa gitmesin diye, bir vefa borcu olarak  yarım kalan bu projeyi tamamlamak üzere, Coşkun Önder bu görevi gönüllü olarak üstlenmiş. Bu konularda deneyimli biri olarak da benim yardımıma gereksinim duyduğundan söz etti.
Konu, uzun soluklu ve sıkı bir çalışmayı gerektiriyordu. Bizim böyle bir  çalışmaya uygun mekanımız olmadığından, TBMM’nin toplantı salonlarından birinde çalışmayı kararlaştırdık. Çalışmaya başlayacağımız gün tatile isabet ediyordu. O gün ise  Ulaştırma Bakanlığının bir toplantısı yapılacaktı. Tanıdıklara rica ettik toplantı salonunun bir ölümünde bize de yer ayıracaklarını söylediler. Biz de toplantı saatinde salonun bir köşesinde çalışmaya başladık. Ancak Ulaştırma Bakanlığının toplantısı bir toplu sözleşme görüşmesi olduğu için aşırı derecede kalabalıktı. Davetliler salona sığmadı, insanlar boşluklarda ayakta salonu hınca hınç doldurdular haliyle   gürültülüydü. Doğal olarak bizim  çalışmamız  için uygun değildi. Mecburen kulis’e çıktık. Tenha bir köşeye çekilerek, uygun olmayan bir ortamda işimizi yapmaya çalışıyorduk. Bu sırada Coşkun’u tanıyan  bir kişi yanımıza geldi, sarıldılar hal hatır sordular, vedalaşıp gitti.
Bir süre çalıştıktan sonra  Coşkun çay almak için  ayrıldı. O sırada toplantı için gelen bayanlardan biri üzerinde çalışmakta olduğumuz cep ansiklopedisi ile ilgilenmeye başladı. Çocuğu için mutlaka bir tane edinmesi gerektiğini söylüyordu. Tam o sırada yanımıza dönen Coşkun’a bayanın isteğini ilettim. Coşkun; ansiklopedinin daha basılmadığını, ancak basıldıktan sonra mümkün olabileceğini anlatmaya çalışıyordu ki, bayan inat ve ısrarla şimdiden ücretini vermek istediğini basıldıktan sonra alabileceğini söyledi. Ancak bu istem Coşkun tarafından uygun görülmeyince bayan kırgın bir biçimde yanımızdan ayrıldı.
Yeniden taslak üzerinde tashih çalışmalarını yapmaya koyulduk, aralıksız uzun bir süre epeyi bir iş çıkardık, doğal  olarak bir soluklanma arası verdik. Coşkun bir süre dışarı çıktı, aradan epey bir zaman geçtikten sonra kapıdan göründü, içeriye girmeden “teknik bir konu var, görüşeceğiz, birazdan dönerim.” dedi ve gerisin geriye döndü.
Bir başıma çalışmaya devam ettim, aradan bir hayli zaman geçti, Coşkun dönmedi. İşi uzamıştır diyerek yeniden çalışmaya koyuldum. Kaptırmışım kendimi aradan ne kadar zaman geçti farkında değilim, fakat Coşkun hala ortalarda yok. Meraklandım ve onu aramaya çıktım, TBMM’nin kulisinin en yoğun ve kalabalık olan bir bölümünde Coşkunla göz göze geldik, gözlerime inanamadım.
Coşkun’un üzerinde TBMM’si Genel Kurulu’nda görev yapan Kavasların kostümü sırlı işlemeli, gösterişli üniforması vardı ve yanında TBMM İdare Amiri ile birlikte bana doğru geliyorlardı.
Şaşkınlığımı fark etmiş olmalılar ki ikisi birden bana bir açıklama yapma gereği duyuyorlardı.
İdare Amiri; “Onu burada daha iyi görevlerde göreceğiz. İnşallah.” diye söze başladı.
Coşkun ise; “Biraz evvel karşılaştığım arkadaşım aracılık etti, bana bu görevi önerdiler,
ben de kabul ettim.” demekle yetindi. Ama memnuniyeti gözlerindeki pırıltıdan anlaşılıyordu.
Üzerindeki üniforma ona o kadar yakışmıştı ki, bütün dikkatleri üzerine çekiyordu. Bana söyleyecek fazla söz kalmamıştı. O’na başarı ve esenlik dilemekten başka. Yalnız aklıma takılan başka bir soru vardı ve düşünüyordum, “Cep Ansiklopedisi” projesinin geleceği ne olacak, Nadir Güntanır’a olan vefa borcu nasıl ödenecekti acaba?
Coşkun’un halinden ziyadesiyle memnun olması karşısında benim orada bulunmamın bir anlamı kalmıyordu artık.  Cep Ansiklopedisi projesi bir başka bahara kalmıştı anlaşılan, vedalaşıp ayrıldım.
Dışarıya çıktığımda kısa bir süre içinde yaşadığım ve hızla gelişen bu olay bir film şeridi gibi gözlerimden akıp geçti.  Bu bir rüyamıydı yoksa diye düşünmeden edemedim. Rüya ise eğer, nasıl yorumlanmalı bilemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder