1 Ağustos 2017 Salı

KARAKOYUNLULAR VE MEZARTAŞLARI "Nazan SEZGİN" AKSAV | AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI | AHLAT GAZETESİ (BİTLİS)

KARAKOYUNLULAR VE MEZARTAŞLARI
Nazan SEZGİN
AKSAV | AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI | AHLAT GAZETESİ (BİTLİS)
Bir gazete , Iğdır ilinin Karakoyunlu ilçe Belediyesinin Karakoyunlu’lardan kalan 7 adet koçbaşı mezar taşını korumaya alarak “Açık Hava Müzesi” kurduğunu yazıyordu. (Aydınlık,14 Ocak, 2014) 30 adet koçbaşlı mezar taşından bu kadarı kalmış. Bir kısmı da toprak altında olabilir araştırmak gerek. 1351-1468 yılları arasında Doğu Anadolu’ya hükmeden bir Türkmen Devletini kuran hanedan Karakoyunlular, bu devletin ahalisini Ağaçeri, Döğer, Karamanlu, Alpagut, Çakırlu, v.b. gibi Türkmen oymakları teşkil etmiş, federasyon gibi bir devlet. Cengizhan’ın saldırısı üzerine Töre Bey idaresinde 30 bin çadırlık bu Türk topluluğu, Türkistan’dan Maveraünnehir ve İran’a, oradan Doğu Anadolu’ya göçmüşler. Töre Bey Oğuz Han torunlarındanmış. Tebriz deki İlhanlı Moğolları, Ebu Said Bahadır Han’ın ölümü üzerine noyanları birbirine düşünce tarihten silinmiş, Türkmenler de Bayram Hoca başkanlığında Karakoyunlu Devleti’ni kurmuş. Bayram Hoca Erzurum’dan Musul’a kadar devleti genişletmiş. Yerine geçen Kara Mehmed Bey Timurlu’ları bozguna uğratmış bir komutan, bir Türkmen emiriyle mücadele ederken öldürülmüş. Ondan sonra ki hükümdar Kara Yusuf Bey, Timur’un tabiyetini kabul etmeyip Osmanlı’lara sığınmış. Yıldırım Bayezit ona Aksaray çevresini vermiş. Timurla Osmanlıların savaş sebeplerinden biri Kara Yusuf Bey daha sonra Timur’un oğlu Miranşah’ı öldürüp Tebrizi ele geçirmiş. Ölümünden sonra taht kavgaları olduysa da Cihanşah ile birlikte Karakoyunlu Devleti tekrar toparlanmış.
En geniş sınırlarına Cihanşah zamanında ulaşmış bu devlet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Güney Kafkasya, İran , Basra Körfezi’ne kadar uzanan bir coğrafya. Başkent Tebriz , bir ara da Erciş. Cihanşah Mardin de Akkoyunlu Uzun Hasan’la yaptığı savaşta ölünce yerine oğlu Hasan Ali geçmiş. Bir yıl sonra Hasan Ali de ölünce yerlerini rakipleri Akkoyunlular almış..
Alim ve sanatkarların koruyucusu Cihanşah, bütün Türk hükümdarları gibi imarcıymış. Tebriz’i imar etmiş. Gökmedrese veya diğer adıyla Muzafferiye medresesi, eşinin yaptırdığı Ulu Cami ve medrese bıraktıkları eserlerden. Isfahan Ulu Camisi de Karakoyunlu mirasından. Elimdeki kaynak Karakoyunluların Şiiliğe meyilli olduklarını ama bastırdıkları paralarda dört Halifenin adının anıldığını, Cihanşah’ın İran’daki Hurufi kalıntılarını öldürerek Müslümanlığa büyük hizmetinin dokunduğunu yazıyor. Hurufilik İran’da Fazlullah adlı birinin kurduğu sapkın bir inanış, kendini mehdi ilan eden Fazlullah, Timur’un oğlu Miranşah tarafından 1394’te öldürülmüş. Bağlıları Edirne’ye göçmüş, gençliğinde Fatih Sultan’ın da Hurufi’liğe merak sardığı rivayet edilir. Sadrazamı Mahmut Paşa, Edirne’ne de bunları yakarak yok etmiş. Cihanşahın da oğulları Hasan Ali ve Bağdat Valisi Pir Budak Bey’le hükümranlık kavgası var. Osmanlı’larda olduğu gibi, Akkoyunlu’larda şehzadeler valilik yapıyormuş. Şiiliğe meylettikleri için komşu Türk/Müslüman devletlerle geçinemedikleri yazılıysa da bu işin aslı ” Kut ” kavgasıdır. Bütün Türk hükümdarları Gök Tanrı’dan Kut almıştır, yani “sevk ve idare yetkisi”. Bir de buna İpekyolu ticaretinin denetimi, otlak ve yaylaları paylaşamama kavgası eklenir. Selçuklu tarihçiliğinin öncülerinden Prof.Mehmet Altay Köymen, bir Türk devletini ancak ötekinin bitirebildiğini yazmıştır, işin doğrusu da bu. Sonuçta Akkoyunlular ve Karakoyunlular geride bize farkında bile olmadığımız sanatlı imarlarını ve koyun kafalı , bazen de at biçimindeki mezartaşlarını bırakarak tarih sahnesinden çekildiler. Akkoyunlu Devletini de torun Şah İsmail bitirmişti.
Koçbaşlı Mezartaşları Azerbaycan’da bildiğimiz kadarıyla müzeleri süslemekte. Bazıları soyut sanatın güzel birer örneği . Türkiye’de Doğu Anadolu’da her yerde rastlanmış, en çok Tunceli’de, kaldıysa tabii.
Kısa ömürlü bu Türkmen Devletlerinden bir şey daha kaldı, onun da farkında değiliz, Doğu Anadolu’nun zengin ve ifade gücü yüksek güzelim
Türk lehçeleri.
Doğu Anadolu’da Karakoyunlu ve Akkoyunlulardan kalan mezartaşlarının yok olduğuna dair haberler daha önce basında yer
almıştı. Erzurum’un Olur ilçesine bağlı Taşgeçit ve Uzunharman köylerindeki koyun taşların
Hopa limanından yurt dışına kaçırılmış olabileceği, ilçe lisesinin tarih öğretmeninin bunların korunması için uğraştığını, kalan taşların Jandarma karakolu önüne konduğunu okumuştuk. Kalıntılar gayrimüslimlere ait olsaydı, Penguen TV’ler hemen başına üşüşürdü.
Van çevresinde 1968’lerde saha çalışması yapan bir askeri tarihçi, kümbetlerin tahrip edildiğini fark etmiş, araştırıp soruşturmuş, Amerika dan Ermeni asıllı turistler gelip buraları geziyormuş, ellerinde haritalarla, kümbetlerin mumyalık kısımlarında hazine olduğu şayiasını yayıyorlarmış, saf vatandaş ta hazine bulmaya çalışıyormuş. Sinsi tahribatın iyi bir örneği.
Korumasızdı tabii bütün bu eserlerimiz. O zamanlar Kültür Bakanlığı Müsteşarlığına getirilen Türkiye Urartu araştırmalarının yıldız adı Prof. Emin Bilgiç, Van Gölü çevresindeki türbe ve kümbetlere sahip çıkmasaymış daha neler yok olurdu kimbilir? Biz de bu tip miras gericilik sembolü sayıldı uzun zaman, turizm broşürlerinde yeri yoktu, Antik Çağ’ın tanıtımı ön plandaydı. Eski şiddetini kaybetmekle birlikte şimdi de mezarların tarihi ve artistik değerini anlayamayanlara rastlanabiliyor. Allah akıl fikir versin! Neyse ki artık Kültür Bakanlığının Türbeler Müze Müdürlüğü var, Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu mirasa sahip çıkıyor .
Birileri bizi Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da işgalci, hatta sömürgeci sanıyor, onlara soralım: Sizin hangi çakılı çiviniz var orada? D oğudan Batıya bu coğrafyanın Sanat Tarihi kitabını o Türkmen Devletleri ve Osmanlılar yazdı , biz okumakta çok gecikmiş olsak da! Ama sormak için önce bilmek gerek. Bu konuyu merak edenler için Selçuklu çalışmalarının büyük tarihçisi merhum Osman Turan’ın Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi kitabı var. Türk Tarih Kurumu yayınlarındandır.
Hatırlatalım.
EDİTÖRÜN NOTU:
Ahlat Gazetesi’nin sürekli yazarlarından Sayın Nazan Sezgin, eski yıllarda Ahlat’ta Hükümet Tabibi olarak görev yapmış, Ahlat’ın sağlık sorunlarının çözümüne katkılarda bulunmuş değerli bir hekimimizin kızıdır. Bu nedenle Ahlat’a karşı bir gönül bağı vardır ve büyük bir arzu ile Ahlat’ı görmek ziyaret etmek istemektedir.
Çeşitli yayın organlarında değişik yazı, inceleme ve makaleleri yayınlanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder