11 Ağustos 2017 Cuma

Prof. Dr. BEYHAN KARAMAĞARALI (Ahlat Kazıları ve Ahlat Mezar Taşları) AHLAT & AKSAV

Prof. Dr. BEYHAN KARAMAĞARALI
60’lı yılların ikinci yarısında bir “Kazı Heyeti” Ahlat’a gelmişti. Ahlat’taki tarihi eserler ile ilgili kazılar yapacaklardı. Dönemin yönetim kademesi onların görevlerini en iyi bir biçimde yapabilmeleri için o günün koşulları içerisinde her türlü kolaylığı sağlamıştı. Yaklaşık olarak 20 kişiden oluşan “Kazı Heyeti” Ahlat’ın o dönemde en popüler olan Yatılı Bölge Okulu’na yerleştirilmişlerdi. Kazı Heyeti’nin Başkanı genç, yakışıklı ve karizmatik bir  görünüme sahip olan Haluk KARAMAĞARALI idi.  Kazı heyetinde akademisyenlerin yanı sıra değişik alanlarda görevliler ve  sanat tarihi  bölümü öğrencileri de vardı. Bunların dışında yeni evli sayılan Kazı Heyeti Başkanı’nın  eşi aynı zamanda meslektaşı olan Sayın Beyhan KARAMAĞARALI   ve adı kadar güzel kızları Nakış’ta vardı. Beyhan KARAMAĞARALI o dönemlerde  akademik çalışmalarına yeni başlamış  çocuğunu en iyi bir biçimde yetiştirmek  için gayret sarf ediyordu.
60’lı yıllarda başlayan kazı çalışmaları 70’li yıllar ve 80’li yıllar da dahil olmak üzere durmaksızın devam ediyordu. Yıllar geçtikçe kazı çalışmalarında önemli aşamalar kaydediliyor, önemli bulgulara ulaşılıyor, akademik yönden de önemli kazanımlar elde ediliyordu. Kazı Başkanı olan Sayın Haluk KARAMAĞARALI, akademik kariyerini, asistan. doçent, profesör gibi ileri aşamalar taşıyor, asistanı olan Sayın Beyhan KARAMAĞARALI’da,  eşinin asistanı olarak başladığı akademik kariyerini üst düzeylere taşıyordu.
Bu bilimsel ve akademik çalışmalar belirli bir düzeye gelmeye başlayınca sıra ürün verme aşamasına gelmişti. Yıllarca Ahlat’ta bilimsel çalışmalar yapan ekibin ilk ürünü olan “Ahlat Mezar Taşları” adlı eser Sayın Beyhan KARAMAĞARALI imzası ile bilim ve sanat dünyasına sunuluyordu. Bu aynı zamanda Ahlat ile ilgili olarak yazılmış Abdurrahim Şerif BEYGU’nun  1932 yılında yayımlanan “Ahlat Kitabeleri” adlı eserinden sonra Cumhuriyet döneminde Ahlat ile ilgili olarak yayımlanan bilimsel eserlerin ikincisi oluyordu. Bu durum elbette ki çok önem arz ediyordu. Ahlat’ın önemini yavaş yavaş kavramaya başlayan yeni kuşak Ahlat gençliği bu durumun farkındaydı.
Bu gelişmenin ardından Ahlat’ın tarihi ve kültürel önemini ön plana çıkarma faaliyetleri dikkat çekmeye başladı. Bunun sonucu olarak ta 90’lı yıllarda Ahlat’ın bu kültürel potansiyelini değerlendirmeye yönelik girişimler başladı. Bunların başında gelen Ahlat’ın bir Sivil Toplum Kuruluşu’na kavuşması girişimi oldu. Bu aşamada   bir Ahlat Vakfı kurulması girişimi başlatıldı. Bu bağlamda Ahlat için büyük önem arz eden Sayın Haluk KARAMAĞARALI’nın bu sivil toplum kuruluşunun kurucuları arasında yer alması hususu ön plana çıkıyordu. Bu husus dikkate alınıyor ve kurulan “Ahlat Kültür Vakfı”nın kurucular kurulu birinci sırasına Sayın KARAMAĞARALI tereddütsüz bir biçimde yer alıyordu. Yıllar ilerliyor bilimsel ve akademik çalışmalar da durmadan devam ediyordu.  1992 yılına geliniyordu. Bu tarihte Sayın Beyhan KARAMAĞARALI, “Ahlat Mezar Taşları” adlı eserini geliştirilmiş ve genişletilmiş şekliyle renkli olarak yeniden bastırıyordu. Yaklaşık olarak 400 sayfadan oluşan bu eser,  Ahlat için bir prestij yayını olarak bilim çevrelerinde önemli bir yeri işgal ediyordu. Bu eserin giriş bölümünde Sayın KARAMAĞARALI şu ifadeleri kullanıyordu;  “Bu kitabı, çalışmalarımın her aşamasında  bana yardımcı olan eşim Haluk’a ve kızım Nakış’a ithaf ediyorum.”
2008 yılının son aylarından bir Cumartesi günüydü, her gün olduğu gibi sabah erkenden kalkıp gazetelerdeki  güncel olaylara bakıyorken ölüm ilanları ile ilgili sayfada Sayın Prof. Dr. Beyhan KARAMAĞARALI ile ilgili ölüm ilanını görünce büyük bir şok geçirdik. Aynı günün öğlen namazında Ankara Kocatepe Camii’nde cenazenin kaldırılacağını bilgisini alınca soluğu orada aldık.
Erkenden gelmiştik Kocatepe Camii’nin avlusuna. Çok az kişi vardı, rahmetli Hocamızın cenazesi ön plana yerleştirilmişti. Üzerinde adı yazılmış ve bir fotoğrafı yerleştirilmişti,  huşu içinde yaklaşıp, duamızı yaptık.
Rahmetli hocamızın  sevgili kızı Nakış Hanım, üzgün ve bitkin bir vaziyette dostlarını selamlıyor,  derin acısını paylaşıyordu. Bir anda  önünde tanımadığı biri ile karşı karşıya kaldı. Göz göze geldiler,  bu kişinin her kimse rahmetli annesini tanıyan birisi olduğu belli oluyordu. Kendisini takdim ederek “Ben kızıyım, ancak sizi çıkaramadım.” sözcükleri üzerine, karşısındaki kendisini tanıttı.  Yüz hatlarındaki değişim bütün çıplaklığı ile yaşadığı acıyı ikiye katlamıştı. “Biz hepimiz size  çok kırgınız.” sözcükleri döküldü dudaklarından. Aldığı yanıt ilginçti; “Evet bunu biliyorum, ancak benim bugün burada olmam, bir görev anlayışının sonucudur. Kırgın olmanın sınırları bu mekanın dışındadır, burası kırgınlıkların taşınmaması gereken bir alandır.” Buna verilecek bir yanıt yoktu. Bir süre sessiz kaldılar… “Bu konuyu isterseniz daha sonra konuşuruz” şeklindeki ifade ise yanıtsız kalıyordu...Her şeye karşın,  rahmetli KARAMAĞARALI’nın Ahlat’a yaptığı hizmetler, çok katılımlı bir cenaze töreni ve bir dönemin ünlü politikacıları ile değerli hocamızın sevgili kızı Doç. Dr. Nakış Hanım’ın cenaze namazında en ön sırada saf tutması, unutulmayacaklar arasında yer alacaktır kuşkusuz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder